İktidarsızlık, erkeğin cinsel birleşmede rolünü, görevini yerine
getirememesi olarak tanımlanır. Bu durum penisin sertleşmemesi, yarım
sertleşmesi veya boşalamama şeklinde olur. İktidarsızlıkların %15′i
bedensel hastalıklara bağlı olsa bile %85′i ruhsal kökenlidir. Yani
erkeğin kafasındaki bir şey, arzularıyla vücudu arasına girmekte,
penisinin arzusuna uygun olarak sertleşmesini veya boşalmasını
önlemektedir. Erkeğin kafasındaki bu takıntı, o sıralardaki bir yaşam
sorunu, suçluluk duygusu, cinsellik ile ilgili olan veya olmayan bir
kaygı veya korku olabilir.
Eğer kişide bedensel bir hastalık söz konusu değilse yani söz konusu, sorun bir ruhsal iktidarsizlik ise, “mutlak iktidarsizlik”
diye bir şey yoktur. Şöyle ki, belli bir süre normal birleşmede
bulunabildiği halde, yaşamının bir döneminde geçici olarak yaşanan bu
iktidarsızlığa “geçici iktidarsızlık” diyoruz.
Musevi tüccarı Mişon’un o sıralarda işleri çok sıkışıkmış. Bu
durumdan dolayı canı sıkkın olan Mişon karısı Raşel’in yanına pek
gelmiyormuş. Oturdukları apartmanda kapıcı Ahmet efendinin karısı Fatma
gündüzleri Raşel’in ev işlerine yardım ediyormuş. Fatma kadın her gün
Raşel’e bizimki yine defa yaptı veya “dört yaptı 3 diye dert yanıyormuş.
Raşel de kocasına “bak Ahmet efendi yine 3-4 defa yapmış” diye sitem
ediyor. Sonunda Mişonun kafası kızmış. Ahmet efendiyi karşısına alarak
ne yaptığını, nasıl geçindiğini ve gelecekte neler yapmak istediğini
sorar. Tabii Ahmet efendi çok rahat, dünya umrunda değil ve yarınını
hiç düşünmemiş. Bunun üzerine Mişon, “aman bremori böyle olmaz ki, şimdi
sen kapıcılık yaparken buraya bir portakal ve elma sandığı koyup meyva
satsan, kazandıklarınla limon ve domates de alırsın, eh zamanla ilerde
manav dükkanı açarsın. Al ben sana ilk sermayeyi vereyim” demiş. Aradan
bir süre geçmiş. Bu defa Mişon Raşale “ee hanım sor bakalım Fatma
kadına, kocası Ahmet efendi ne yapıyormuş?”der. Raşel de Fatma kadına
durumu sorduğunda, “sormayın hanım, Ahmet efendi bir garip oldu, bana
hiç dokunmuyor, akşamdan sabaha kadar sürekli hesap yapıyor, kaç
portakal ve elma satınca ne kadar kazanacağını düşünüyor” cevabını
alıyor.
îlk cinsel ilişki d memesinde başarısız kalan bir erkek, kısır bir
döngü içine girebilir. Bundan sonraki ilişkide, yatağa adeta sevişmek
için değil de, imtihan için giriyor gibi olur. Bu korku gerçekten çok
önemlidir. Daha önceki bölümlerde değinildiği gibi, günümüzde genç
erkeklerin çoğunda penis ile ilgili sorular vardır. “Acaba penisim
küçük mü? cinsel ilişkiyi başarabilecek miyim?” endişeleri içindeki bir
genç erkeğin ilk genelev denemesinde, kadının erkeğe herhangi bir ters
davranışı genç erkeği çok fazla etkileyebilir. Diğer yandan genelevdeki
kadınların bir çoğu, kendilerini aldatan erkeklere karşı düşmanca
duygular içinde olduğu için, genç erkeği aşağılayarak intikam alma
eğilimindedir. İşte bu nedenlerle ilk cinsel ilişkinin genelevde
yaşanmasının olumsuz sonuçlan kavranabilir.
Gerçekte her bakımdan sapasağlam olmasına karşın, “doktor bey, benim
erkekliğim yok, intihar etmeyi düşünüyorum” diyerek muayenehaneme gelen
bir çok kişiyi tanırım. Geçici bile olsa empotans bir erkek için niçin
bu kadar önemli ve korkunç oluyor? Oysa cinsel yönden soğuk bir kadın
aynı şekilde ruhsal bunalımlar geçirmez. Çünkü bir kadın canı istemese
ve zevk almasa da bir erkek ile ilişki kurabilir. Oysa bir erkeğin
böyle bir aldatmacaya girmesi, fiziksel olarak mümkün değildir. Şunu
unutmamak gereklidir ki erkekler cinsel bakımdan çok kolay yaralanarak
aşağılık kompleksine kapılabilirler. Ruhsal empotans bir hastalık
değildir, sadece erkeğin endişe, ve korkularını çözümleyememesine bağlı
bir durumdur. Ancak elbette bunun temelinde çocukluk çağında cinsellikle
ilgili aldığı hatalı ve yetersiz bilgilendirme yatar. Duygusal anlaşma
denen şeyden kesinlikle habersiz olarak büyüyüp, yetişkin çağa gelince
kadınlar ile erkeklerin karşılıklı ilişki kurabilmesinin ne gibi
koşullara bağlı olduğunu bilmeyen gençlerin sayısı çok fazladır. Birçok
ruhsal sorunlarda olduğu gibi, burada da altta yatan en önemli sorun
bilgisizlik veya hatalı bilgilendirmedir.
Kadın ile erkek eşittir ve de cinsel ilişki bir kadın ile erkeğin
beraberce kurdukları en dostça ve en yakın bir ilişkidir, çok zevkli ve
belki de dünyanın en güzel işidir. Bu son saptamadan sonra cinsel
ilişkinin “erkeğin kadını dövmesi, becermesi veya geçirmesi” şeklinde
bir eğitim ile yetişmiş kişinin sorunlarını ve zavallılığını tahmin
edebilirsiniz. Yani erkeklerin kadın erkek eşitliğine inanarak
yetişmesi sadece kadınların değil, ama özellikle erkeklerin işine
yarayacaktır. Sanırım böyle bir durumda erkeklerin empotans sorunu daha
az olacaktır.
Genç Temel bir gün evlendirilir. Düğünün ertesi sabahı Temel neşe
ile ıslık çalarak odadan çıkmış. Ancak yeni gelinin suratı oldukça
asıktır. Ertesi sabah Temel yine neşe içinde ve rahat bir şekilde odadan
çıkmış, ancak gelinin suratı daha da asıkmış. Temelin annesi durumda
bir gariplik olduğunu anlayarak geline ne olduğunu sorar. Genç gelin
“hiç sorma anneciğim, çok şaşırdım, Temel bana dokunmadı bile” demiş.
Bunun üzerine annesi Temele, karısı ile niçin cinsel ilişkiye
girmediğini sormuş. Bunun üzerine Temel “iyi ama anneciğim o çok iyi ve
çok tatlı bir kız, onu niçin düzeyim ki?” demiş.
Sık sık tekrarladığımız gibi, çocuğa olumlu bir kişilik eğitimi ve
doğru bir cinsel eğitim verilmesi çok önemlidir. Çocuğun penisini en
önemli organı gibi görerek davranmaktan; sünnet ile ilgili şakalar
nedeniyle endişeler içine girmekten; kadınları “düzülecek” varlıklar
gibi görmekten; İnsan olmanın değil, erkek olmanın en önemli olduğu
şeklindeki feodal-ataerkil değer yargılarından uzak bir eğitimin
verilebileceğini umarım.
0 yorum:
Yorum Gönder